proposal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
proposal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ekim 2010 Perşembe

guliz'in proposal'ı (updated)



SUÇ VE CEZA, BİR DE AHLAK

Nedir?

Bu proje, namus adı altında işlenen cinayet, yaralama olaylarıyla tecavüz olaylarının mahkemeye intikal ettiği Yeşilçam filmlerindeki mahkeme sahnelerine bakarak toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl kodlandığını, yargılayan/yargılanan ilişkisinin bu rollerin neresinde durduğunu ve ahlak (hem vicdan hem de hukuk etiği açısından) anlayışını incelemeyi amaçlamaktadır.

Neden böyle bir proje?

Bu projenin fikrini geliştirirken kendi film izleme deneyimimden ve aldığım eğitim doğrultusunda ister istemez tartıştığım ve sorguladığım bazı kavramlardan yola çıktım. Ancak Türkiye sinemasını incelemede yeni yönelimlerin ve arayışların olduğu bir dönemde olduğumuzu göz önüne alınca, bu projenin kişisel bir merakı gidermekten biraz daha fazlasını yapabileceğini, belki yeni bir tartışma zemini ekleyebileceğini düşünüyorum.

Umut Tümay Arslan, Yeşilçam filmlerine erkeklik, mazlumluk ve iktidarın duygular üzerindeki etkilerini tartışıyor.

Asuman Suner, yakın dönem yönetmen sinemasında kimlik inşası ve aidiyet kavramlarını sorunsallaştırıyor.

Bu örnekler bu kadarla sınırlı değil ancak henüz geniş bir külliyat oluşturdukları da söylenemez. Yeni tartışmalara ve seslere açık hala ihtiyaç var. Bu araştırmanın bahsedilen eserler kadar kapsayıcı olamasa da, birkaç yeni soru sorabileceğini düşünüyorum.

İçinde Ne Var?

Projenin başında seçtiğim filmleri tanıtmayı ve neye dayanarak bu filmleri seçtiğimi açıklamayı planlıyorum. Daha sonra bu filmlerin birkaç sahnesine yoğunlaşarak araştırma konumu geliştirmeyi planlıyorum. Bu sahneler çoğunlukla mahkeme sahneleri olacak.

Üzerinde duracağım filmlerin mümkün olduğu kadar bu konulara farklı yaklaşan filmler olmasını istiyorum. Bu sayede bu filmleri kendi benzerlerinin birer temsilcisi olarak ele alabilmeyi istiyorum.

Nasıl Olacak?

Araştırma döneminde etik felsefesi, hukuk antropolojisi üzerine okuma yapmayı ve bu alanlarda tartışılan kavramları Türkiye’nin tarihsel bağlamında tartışmayı planlıyorum. Toplumsal hayattı kuşatan ahlaki değerlerle, filmlerde işlenen ahlaki değerler arasındaki paralellikleri, devlet baba ve Allah babadan adalet beklemenin yarattığı toplumsal psikolojiyi ve yargılayan ve yargılanan arasındaki sosyo-ekonomik hiyerarşiyi tartışmak istiyorum.

Bunun yanı sıra kadınlık ve erkeklik temsillerine de bakmak, savcı ve sanığın sahnede nasıl konumlandırıldığının grafik okumasını yapmak ve beden temsili üzerinde de durmak istiyorum.

Neyle Olacak?

Kitaplar ve makaleler için Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi’ni ve kendi kütüphanemi kullanmayı düşünüyorum. Yetmedikleri yerde, gerekli kitabı veya dergiyi yayınevinden sorabilirim veya kütüphaneye alımı için Can Candan aracılığıyla başvurabilirim.

Filmleri izlemek için hem internetteki video arşivini hem de Mithat Alam Film Merkezi arşivini kullanabilirim.

Ne Zaman?

1. HAFTA

Proposal’ın yazılması

Kütüphanede kaynak araştırma

2. HAFTA

Projenin sunulması

Kütüphanede bulunan kaynakların incelenmesi ve elenmesi

Filmlerin araştırılması

3. HAFTA

Araştırma sonucu bulunan filmlerin izlenmesi ve okumaların yapılması

4. VE 5. HAFTALAR

Kaynakların paylaşılması

Okuma ve izleme + bunlar doğrultusunda proposal’ın güncellenmesi

6. ve 7. HAFTALAR

Okuma ve izleme

Outline oluşturma

8. HAFTADAN İTİBAREN

Yazma ve her hafta geri dönüşler üzerinden yapılan ekleme ve düzenlemelerin paylaşılması

2 Ekim 2010 Cumartesi

Güliz'in proposal'ı




SUÇ VE CEZA, BİR DE AHLAK
Nedir?
Bu proje, 60’lı ve 70’li yıllarım Yeşilçam filmlerindeki mahkeme ve hapishane sahnelerini inceleyerek, toplumsal bilinçaltındaki devlet, yargı, adalet ve ahlak gibi kavramları tartışmayı amaçlamaktadır.
Neden böyle bir proje?
Bu projenin fikrini geliştirirken kendi film izleme deneyimimden ve aldığım eğitim doğrultusunda ister istemez tartıştığım ve sorguladığım bazı kavramlardan yola çıktım. Ancak Türkiye sinemasını incelemede yeni yönelimlerin ve arayışların olduğu bir dönemde olduğumuzu göz önüne alınca, bu projenin kişisel bir merakı gidermekten biraz daha fazlasını yapabileceğini, belki yeni bir tartışma zemini ekleyebileceğini düşünüyorum.
Umut Tümay Arslan, Yeşilçam filmlerine erkeklik, mazlumluk ve iktidarın duygular üzerindeki etkilerini tartışıyor.
Asuman Suner, yakın dönem yönetmen sinemasında kimlik inşası ve aidiyet kavramlarını sorunsallaştırıyor.
Bu örnekler bu kadarla sınırlı değil ancak henüz geniş bir külliyat oluşturdukları da söylenemez. Yeni tartışmalara ve seslere açık hala ihtiyaç var. Bu araştırmanın bahsedilen eserler kadar kapsayıcı olamasa da, birkaç yeni soru sorabileceğini düşünüyorum.
İçinde Ne Var?
Projenin başında seçtiğim filmleri tanıtmayı ve neye dayanarak bu filmleri seçtiğimi açıklamayı planlıyorum. Daha sonra bu filmlerin birkaç sahnesine yoğunlaşarak araştırma konumu geliştirmeyi planlıyorum. Bu sahneler çoğunlukla mahkeme sahneleri olacak. Bunların yanı sıra, hapishane ve avukat-müvekkil görüşmelerinin olduğu sahnelere de yer vermeyi düşünüyorum.
Nasıl Olacak?
Araştırma döneminde etik felsefesi, hukuk sosyolojisi ve hukuk antropolojisi üzerine okuma yapmayı ve bu alanlarda tartışılan kavramları Türkiye’nin tarihsel bağlamında tartışmayı planlıyorum. Toplumsal hayattı kuşatan ahlaki değerlerle, filmlerde işlenen ahlaki değerler arasındaki paralellikleri, devlet baba ve Allah babadan adalet beklemenin yarattığı toplumsal psikolojiyi ve yargılayan ve yargılanan arasındaki sosyo-ekonomik hiyerarşiyi tartışmak istiyorum.
Neyle Olacak?
Kitaplar ve makaleler için Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi’ni ve kendi kütüphanemi kullanmayı düşünüyorum. Yetmedikleri yerde, gerekli kitabı veya dergiyi yayınevinden sorabilirim veya kütüphaneye alımı için Can Candan aracılığıyla başvurabilirim.
Filmleri izlemek için hem internetteki video arşivini hem de Mithat Alam Film Merkezi arşivini kullanabilirim.
Ne Zaman?
1. HAFTA
Proposal’ın yazılması
Kütüphanede kaynak araştırma
2. HAFTA
Projenin sunulması
Kütüphanede bulunan kaynakların incelenmesi ve elenmesi
Filmlerin araştırılması
3. HAFTA
Araştırma sonucu bulunan filmlerin izlenmesi ve okumaların yapılması
4. VE 5. HAFTALAR
Kaynakların paylaşılması
Okuma ve izleme + bunlar doğrultusunda proposal’ın güncellenmesi
6. ve 7. HAFTALAR
Okuma ve izleme
Outline oluşturma
8. HAFTADAN İTİBAREN
Yazma ve her hafta geri dönüşler üzerinden yapılan ekleme ve düzenlemelerin paylaşılması

1 Ekim 2010 Cuma

Todd Solondz Sineması


Selin Akgül
Todd Solondz Sineması'nda Burjuva Aile ve Ahlak Yapısının Çözülüşü Üzerine
"Sadece sizin yapabileceğiniz bir film yapın, sadece sizin izleyeceğiniz değil."
Todd Solondz
Bu çalışmada Todd Solondz filmleri üzerinden burjuva aile ve ahlak yapısının çözülüşü, popüler kültürün bireyler üzerine etkisi, "Amerikan Rüyası"nın çöküşü ve bireyselleşmiş toplumun gündelik hayatta yansımaları araştırılacaktır. Filmlerinde toplumun neredeyse hep aynı kesimine odaklanan Todd Solondz bu kesimin çarpık aile yapıları ve absürdlüğe varan ahlaki değerlerini ilk bakışta klişe gibi görünen ama alt metinleri güçlü filmler yapmıştır.
Solondz sineması çok "Amerikan" gibi görünse de günümüzde bütün toplumlarda ele alınabilecek ve birebir bağlantı kurulabilecek noktalara parmak basar. Dolayısıyla bugün, Türkiye'de dahi birçok konuda Solondz'un filmleriyle paralellik kurabiliriz. Olaylar, kişiler, yaşam tarzları ya da görüntüler uzak gibi görünse de yönetmenin ele aldığı meselelerin çok da yakınımızda olduğunu farkederiz. Çünkü anlatılan hikayeler herhangi bir 13 yaşındaki kızı ya da herhangi bir aileyi anlatabilir. Başta söylediğim gibi çok Amerikan görünsede aynı bireyi, aynı bireyciliği ve aynı ahlak kalıplarını 2010 Türkiye'sine uyarlamak çok da zor değil. Tam da bu yüzden 13 yaşında okulun popüler kızlarından biri olmak isteyen ve kendi ayağıyla tecavüz edilmek için arkadaşının yanına giden ergenle, Rumeli Hisarüstü'nde gecekonduda oturup Etiler'de oturuyorum diyen ve Akmerkez'den alışveriş eden 13 yaşındaki ergen kızın arasında ruhsal olarak çok da fark olduğunu düşünmüyorum. Ve benim de hayatım boyunca en iyi gözlemlediğim kesimin bu insanlar olduğunu düşündüğüm için Todd Solondz sinemasını ele almayı çok istedim. Bilmediğim, hiç tanımadığım insanların öykülerini anlayabilirim ama en iyi şekilde anlamak ve anlatabilmek için sıradan insanların gündelik yaşantılarının, bu çalışmada tartışmak istediğim meseleler için bana en iyi altyapıyı sunduğunu düşünüyorum.
Tüm bunların yanı sıra, ilkel toplumlardan bu yana aile modellerinin nasıl dönüştüğünü ve burjuva aile modelinin örnekleri olarak Todd Solondz filmlerindeki aileleri ele almak istiyorum. Çünkü bu sürecin son basamağı olan bu aileler bu çalışma için bir prototiptir.
Çalışmada öncelikle Amerikan sinemasına değinilecektir. İki ayrı alt başlık olarak da Hollywood sineması ve bağımsız Amerikan sineması kısaca ve giriş niteliğinde değerlendirilecektir. Çünkü iki konu da kendi başlarında birer tez konusu olmakla beraber daha geniş değerlendirmeler konuyu dağıtabileceği gibi başka bir başlık altında ele almayı hak etmektedir. Dolayısıyla Amerikan sinemasındaki ayrımı yaptıktan sonra bağımsız sinemaya biraz daha eğilerek buradan bunun bir örneği olarak Todd Solondz sineması incelenecektir. Solondz'a gelmeden biraz bağımsız sinemadan bahsetmekte yarar var. Bağımsız sinema her ne kadar kendi öznelliklerinden yetişse de tüm ulusal sinemalar içinde popüler sinemadan ya da ticari sinemadan ayrılmaları birbirleriyle benzer nitelikler taşır. Amerikan bağımsız sineması da hem Solondz sinemasını incelerken hem de kendi sinemamıza bakarken bize çeşitli ipuçları sunabilir. Buradan bağımsız sinemanın bir örneği olarak Solondz'a geçilecek ve yönetmeni sinema tarihi içinde nerede konumlandırıyoruz bu tartışılacaktır.
Todd Solondz sineması da iki ayrı alt başlık halinde değerlendirilecektir. Birincisi Solondz'un filmlerini yapım süreci. Öncelikle yönetmenin sinema hayatına kısaca giriş yapmakta yarar var. Senaryo yazımından postprodüksiyona kadar filmlerinin değerlendirilmesi, yönetmenin aktarımlarının paylaşılması, vs. konular bu bölümde işlenecek. Ayrıca filmlerin sinemasal analizi de bu bölümde yapılacaktır. Örneğin kamera kullanımı, kurgu, filmlerindeki estetik öğeler vs. bu bölümde tartışılacaktır. İkinci ve asıl bölüm ise filmlerin sosyolojik arkaplanı ve analizi.
Bu bölümde de tarihsel süreçlerle paralel olarak burjuva aile ve ahlak yapısının Solondz sinemasındaki izdüşümleri çoğu zaman sahne sahne incelenerek bir film okuması yapılacaktır. Todd Solondz filmlerine baktığımızda özellikle ilk filmleri çok büyük bütçelerle yapılmış filmler değildir. İlk filmlerinin vasat olduğunu da söyleyebiliriz. Ama filmlerinde hep muhalif bir duruşun, altı yavaş yavaş oyulan bir sistemin, gittikçe daha da çıplak kalan ilişkilerin varlığını görebiliriz. Filmler çok etkileyici ya da harikulade denilecek türden filmler olmayabilir, hatta çoğu kişi tarafından irrite edici ve iğrenç bulunabilir. Ama filmlerin insanları silkelediği ve sarstığı ve kesinlikle bazı kalıpları sorgulattığı kesin. Solondz'un filmlerine genel olarak baktığımızda, başta da bahsettiğim gibi, hikayeler traji komik olduğu gibi aslında oldukça klişelerle dolu filmleridir. Fakat yönetmenin farkı da bu klişeleri kullanarak klişelerle dalga geçmesidir. Hollywood aslında klişelerle doludur ve Solondz da kendine has üslubuyla bunları kara mizah örneği olarak ele alır.
Bu çalışmada yönetmenin beş filmi değerlendirilecektir. Bunlar Happiness, Storytelling, Palindromes, Welcome to the Dollhouse ve Life During Wartime'dır. Filmlerin ortak yanları da hep Amerikan burjuva ve orta sınıf aile yaşantılarını öne çıkarması, bu sınıfın dış dünyayla ve toplumla arasına duvarlar örerek hem topluma hem kendine yabancılaşması ve bireycileşmesi, bu insanların absürdlüğe varan değerleri, vs. Filmlerden kısaca bahsedecek olursak Happiness'ta, dıştan bakıldığında sisteme oldukça entegre bireylerin aslında sadece uyum sağladıklarını ve bir çeşit rol oynadıklarını ama hep mutluluğu -ama yanlış yerlerde ya da değil- aradıklarını görürürüz. Life During Wartime ise Happiness'ın bir nevi devam filmi gibidir. 11 Eylül sonrası karakterlerin yaşamına bakarken aslında siyasi arenada taşlar yerinden oynarken, dünya çalkalanırken, karakterlerin yaşamlarında da bazı değişimler olmuştur fakat bu değişimler kendilerinden çok da uzağa düşmez. Ne de olsa sistem aynıdır, karakterlerin işi\çevresi\bulundukları mekanlar\ medeni hali vs. değişse de beraber yaşadıkları ahlak ve aile kalıpları, kendi ördükleri görünmez duvarlar yıkılmadıkça mutluluğu elde edemezler. Bu arada savaş süregider, televizyonda küçük yeşil adamları görürler, ancak bir polisiye roman okumanın verdiği gerilim ve heyecanla savaş takip edilir ama hiçbir zaman içselleşmez, hissedilmez. TV dizisinden farksızdır savaş, çünkü insanlar öylesine kendi yaşamlarıyla meşgul ve yorgunlardır ki savaş koyu renkte bir arka plan olmaktan öteye geçemez. Savaş bireylere sadece böyle dokunabiliyorken, filmde savaş görüntüleri biraz bize de dokunur. Ne kadar yalancı bir ilişkiler ve değerler yumağı varsa ortada bir o kadar da yalancı ve ikiyüzlü, hesaplaşılması gereken bir savaş vardır.
Palindromes'ta ise ısrarla bebek sahibi olmak isteyen bir genç kız konu edilir. Genç kız ancak bu şekilde mutlu olacağına inanır. Ailesinin ilgisiszliği ve aralarındaki iletişimsizlik, özgürlükçü olmalarıyla övünen ama bu konuya gelince takıntılı, yine absürd bir ahlak bekçiliği yapan bir aile bu filmde de kendini belli ediyor.
Wellcome to the Dollhouse ise popüler olmak isteyen ama kimsenin onunla "çıkmak" istemediği bir ergen kızdır. Kendinden küçük kız kardeşi daha güzel daha sevimlidir ve kahramanımız da popüler güzellik kriterlerince çirkin bulunmaktadır. Öyle ki okul arkadaşı ona kendisine tecavüz edeceğini söylediğinde, bunu bir nevi lütuf olarak algılayarak, buna hemen teslim olmuştur. Bu filmde de daha çok kutsallaştırılan aile sevgisi(-zliği), yerini daha çok standardize olmuş güzelliğe bırakır. Bu film üzerinden daha çok popüler kültür okuması yapılabilir.
Kısaca özetlersek, Todd Solondz sineması bugün yaşadığımız coğrafyada da hakim olan ideolojilerin, çarpıklıkların, yerleşik değerlerin ve absürd ahlak yapısının, en çok da kutsallaştırılmış ailenin yıkımını yansıtır. Bunu kah pedofili bir baba aracılığıyla, kah üç kuşak aile fertlerinin toplandığı bir yemek masasında, kah mastürbasyon yapmak isteyip başarılı olamayan bir çocukla anlatır. Kahramanlar ve hayatlar hep aynı fotoğrafın değişik parçalarıdır. En temel meselelerinin kaynağı hep sistemin onlar farkına bile varmadan inşa etmiş olduğu duvarlardır. Todd Solondz bu noktada çok da karamsar görünse de aslında mesaj bellidir. Hiç kimseye bu sınırlar içinde umut vaat etmez. Çünkü sorun yine başka vücutlarda dirilecektir. Bu yapıyı yıkmadan ne gerçek anlamda özgürleşilebilir ne de gerçek mutluluk elde edilebilir.
Çalışmanın ana hatları şimdilik bu şekilde. Derinleştirilmesi gerekn birçok konu var. Başından alırsak önce Amerikan sineması okuması gerekiyor. Hollywood'un kurulmasıyla bağımsız sinema örnekleri ilk ne zaman çekiliyor? Amerikan sinema tarihinde bağımsız filmlerin özellikleri neler? Kendini ticari sinemadan ayrıştıran bağımsız sinema kendini nasıl konumlandırıyor? Bugüne kadar temel meseleleri neler olmuş? Todd Solondz'un ele aldığı konular daha önce Amerikan bağımsız sinemasında görülmüş mü? Varsa bunun örnekleri neler? Eğer Solondz ile aynı konuları işleyen yönetmenler varsa bunlar incelenecek, gerekiyorsa onların da filmleri izlenecek. Hatta orta sınıf çelişkileri üzerine çekilmiş Avrupa'dan ya da dünya sinemasından örnekler ön açıcı olabilir. Ama benim kişisel tercihim sadece Avrupa sinemasını ele almak. Çünkü bu sorunların en belirgin anlamda ileri kapitalist toplumlarda ortaya çıktığını düşünüyorum ve bunu en iyi Amerikan sineması dışında Avrupa'ya bakarak görebilirim.
Bunların yanı sıra Eleştirel Aile Kuramı okuması yapmak faydalı olacaktır. Orta sınıf ahlakı ve burjuva aile yapısını incelemeden önce bunu tarihsel olarak üretim ilişkilerinin değişimiyle paralel olarak ele alıp, bu diyalektikle beraber günümüz aile yapısı incelenebilir. Bunun için de Mark Poster'ın Eleştirel Aile Kuramı'nın yardımcı olacağını düşünüyüorum. Ayrıca Jean Baudrillard'ın Amerika ve Tüketim Toplumu adlı kitapları, İrfan Erdoğan'ın Popüler Kültür'de Gasp ve Popülerin Gayrimeşruluğu adlı makalesi, Yeni Film dergisinde Özge Özdüzzen'in Todd Solondz üzerine yazdığı yazısı ve yönetmenle yapılan söyleşi, internette yer alan bazı söyleşiler vs. bu çalışmada bana yardımcı olacağını düşündüğüm kaynaklardan bazıları.
Çalışmanın takvimini düşünecek olursak da, ilk iki hafta Amerikan sinemasını incelemekte yarar var. Bir yandan literatür taraması yaparken bir yandan Solondz'un ve Solondz tarzına yakın, bu süreçte belirleyeceğim başka yönetmenlerin filmlerini izleyeceğim. Bağımsız sinema araştırması yaparken bir yandan da Todd Solondz'a bir adım daha yaklaşabilirim. Bu iki hafta boyunca ayrıca 90'lar ve 2000'lerde tüm dünyada ve tabii ki Amerika'daki sosyal\kültürel\politik ortamı incelemek de iyi olabilir. Üçüncü ve dördüncü hafta (ders programına göre 4. ve 5. haftalarda) ise şimdiye kadar bahsedilen konularda bilgi toplamak ve kaynak taraması yapmak istiyorum. Yukarıda bahsettiğim kaynakları gözden geçirirken bir yandan konuyla alakalı yardımcı kaynaklar araştırıp gözden geçireceğim. Hatta yönetmenin son filmi olan Life During Wartime'ın gösteriminden sonra çıkan yerli-yabancı dergilere tekrar bakabilirim. Daha sonraki haftalarda elde olan verilerin toplanması, değerlendirilmesi, sentezlenmesi, ayıklanması, vs. gerekiyor. Daha sonra çalışmayı yazıya dökmek zamanıdır.
Bu çalışmayı ilgili konferanslarda sunmayı ve sinecine dergisine göndermeyi düşünüyorum. Sunum yapabileceğim konferanslarla ilgili çok bilgim yok. Bu süreçte bunu da araştıracağım.
 

proposal guidelines

Guidelines for project proposals

A project proposal is a working document. It will change as your project evolves. It will enable you to be able to present your project to others (funders, producers, colleagues, etc.) in a concise and hopefully effective way.

The length and the format of a proposal will depend on the intended reader, requirements of the funding agency, etc. Keeping in mind that film is visual, feel free to enliven your text with images that will help the reader imagine what kind of a project you are proposing to realize. For our purposes, the proposal should contain the following and could either be in Turkish or English:

- Cover page: title of the project, an image about the project, and name of the filmmaker/writer

- Brief description of the project in 1-2 sentences

- Background/Context: a few paragraphs putting the project in (a) social/historical/political/artistic AND personal context(s), answering questions such as why this project, why you? why now?

- Synopsis/Abstract: a narrative (content) summary of the project (1 page)

- Treatment: a few pages or more on how you will treat this subject matter and content (summarized in the synopsis) in your project. Describe the project that you have in your mind in detail and in chronological order. We should feel its style/taste/smell as well and able to imagine the same project as you do! How do you intend to show/say what you have described so far? What will we read/see/hear? And, why in these ways? This is also where you discuss your particular approach and your rationale for the choices (stylistic/aesthetic/ethical/methodological, etc.) you make.

- Budget & Resources: a realistic 1-page budget and a brief description of how you intend to fund this project and resources available to you. (Also: who are the people who will accomplish the described project? what are their credentials/experience?)

- Schedule: a realistic 1-page schedule (what is the time-frame? when will you accomplish what?). A weekly schedule that takes into account the three phases (please see the syllabus) will be useful.

- Distribution/Exhibition plan: to whom and where do you plan to exhibit and how do you intend to use/distribute your end product?

Kültigin'in proposal'ı













Kültigin Kağan Akbulut
Türkiye sinema tarihi yazılırken kullanılan metotların incelenmesi ve eleştirisi



Bu çalışmanın amacı Türkiye sinema tarihi incelenirken uygulanan metot çalışmalarını kapsayıcı ve eleştirel bir gözle incelemektir. Bu çalışmada belirli bir ağırlığı olan, sinema tarihi alanında yeni ufuklar açan, sonraki çalışmalar için emsal teşkil eden sinema tarihi inceleme metotları analiz edilecektir.
Türkiye sinemasının ilk filmi kabul edilen Fuat Uzkınay’ın kameraya aldığı Ayestefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı adlı günümüze kalmış kopyası bulunmayan dökümenter filmin çekiliş tarihi 14 Kasım 1914 yılından bu yana 96 yıl geçmiştir. Her ne kadar tarihsel açıdan önemi belli bir yere kadar olsa da, 25-50-100 gibi yuvarlak sayılar araştırmacılar, gazeteciler ya da sadece meraklılar için önem taşımaktadır. Bu çalışma, yüzüncü yılına yaklaşan Türkiye sinemasına belirli bir bakış atma ihtiyacından doğdu. Sinema çalışmalarımda, yaşadığım toprakları anlama çabasının bir sonucu olarak Türkiye sinemasına ve dolayısıyla Türkiye sinema tarihine ilgim son dönemde yoğunlaştı. Çalışmalarıma Türkiye sinema tarihi araştırılırken kullanılan metotları inceleyerek başlamak istedim. “Kullanılan metotların analizi” olarak açıklayabileceğim bu çalışma benim ileriki çalışmalarım için bir proposal niteliği taşımaktadır.
İnceleme planı da diyebileceğimiz metot tarihten, siyasetten, incelenen konunun yapısından, hatta coğrafi özelliklerden ayrı tutulamayacak, birkaç bilimci tarafından yıllar, hatta yüzyıllar önce kural olarak konulmuş hazır şema değildir. Metot belirli bir tarihsellik içerir. Artık neredeyse dogma/kural (artık ne dersiniz) olarak geçen, gerek günlük yaşantıda, gerekse akademik camiada referans dahi verilmeden kullanılan metotlar dahi dönemin tarihselliği içinde açıklanabilir. Yüzüncü yılına yaklaşan Türkiye sinemasının tarihi tekrar tekrar yazılırken “Nasıl bir metot?” sorusu her daim akıllarda olacak bir sorudur. Bu çalışma da bu yüzyıllık sinema ve sinema yazını alanını araştırma amacı gütmektedir.
Popüler sinema yazarlarından tutun, bir üniversitenin sinema kulübündeki öğrencilere, akademik camiaya kadar Türkiye sineması hakkında yazan neredeyse herkes bilinçsiz de olsa bir metoda bağlı kalmaktadır. “Ömer Lütfü Akad ile başlayan Sinemacılar Dönemi…” ya da “Muhsin Ertuğrul’un başı çektiği Tiyatrocular Dönemi…” gibi ibareler Türkiye sinemasında artık birçok sinemacı tarafından bir kural olarak kabul edilmiş gibi kullanılmaktadır. Benzer şekilde Hollywood’da Star Dönemi, Yeni Amerikan Sineması, Beş Büyük Yönetmen Dönemi gibi dönemlendirme çalışmaları vardır. Hakeza ulusal sinemalar için de sayısız dönemlendirme örneği vardır. Türkiye sineması tarihi yazılırken de önemli metotlar uygulanmaktadır. Nijat Özön Yeni Sinema Dergisi’nde (1966, Sayı 3, Türk Sineması Özel Sayısı) yazdığı Türkiye Sinemasına Eleştirmeli Bir Bakış makalesinde bugün dahi kullanılan Tiyatrocular-Geçiş-Sinemacılar-Karşıtlıklar Dönemi sınıflandırmasının temelini atmıştır. 2010 yılında ilk basımı yapılan Şükran Kuyucak Esen’in Türk Sinemasının Kilometre Taşları kitabında da Nijat Özön’ün sınıflandırılması kullanılmıştır. Artık birçoklarınca örnek model olarak kabul edilen bu sınıflandırma metodu birçok açıdan elimizi rahatlatsa da eksiklikler barındırmaktadır.
Bunun dışında kronolojik, türsel, auteur yönetmenler gibi birçok metot/sınıflandırma çalışmasıyla Türkiye sineması tarihi yazılmıştır. Hatta son yirmi yılda, sosyal bilimlerin dönüşümüyle beraber bambaşka metotlar da denenmektedir. Türk sinemasında yeni yönelimler konferanslarında kendine yer bulan bu yeni tarz çalışmalar da bu araştırmamın bir kısmını oluşturacaktır.


AYRINTILI PLAN
Tarih çalışmalarında metot önemli bir yer tutmaktadır. Belirli bir zaman dilimini anlamlı biçimde sınıflandırmak için verilen uğraş sinema tarihçiliğinde de kendini göstermektedir. Birçok ülkenin, coğrafyanın sinema tarihçisi elindekileri incelerken belirli tasnifler yapmaktadır. Tarihsel, siyasal, toplumsal olaylar bu dönemlendirmenin belirleyicileridir. Bu çalışmada emsal teşkil edebilecek metot örneklerini kısaca vermeye çalışacağım. Türkiye sinema tarihi yazılırken de hem dünyanın hem de ülkemizin konjonktürüne bağlı olarak belirli dönemlendirme metotları uygulanmaktadır.
Yeni Sinema Dergisinin 1966 yılında çıkan Türk Sineması Özel Sayısı’nda (Sayı 3) Türkiye sinemasının değerli araştırmacılarından Nijat Özön daha önce Türk Sineması Tarihi’nde bir nevi başlangıcını yaptığı metodoloji ve sınıflandırma çalışmasını tek bir makaleye çevirmiştir. “Bu yazının amacı, sinemamızın başlangıcından günümüze kadarki evrimini eleştirmeli bir yöntemle ele almak, bu evrimin ana çizgilerini vermek, evrimin neden şu ya da bu yöne oluşunu açıklamak, atılan olumlu ya da olumsuz adımları belirlemektir,” diyerek yazısına başlayan Nijat Özön makalesinde artık bir klasik olan dönemlendirmesini yapmıştır.
1914-1922 İlk Yıllar
1922-1939 Tiyatrocular Dönemi
1939-1950 Geçiş Dönemi
1950-1966 Sinemacılar Dönemi
Bugün birçok kişi bu sınıflandırmayı kullanmaktadır. Daha sonraki yıllarda hem Özön tarafından hem de başka araştırmacılar tarafından eklerle genişletilen bu tablo birçok açıdan araştırmacılara kolaylık sağlamaktadır. Böyle kalıcı bir şema hazırlayan Nijat Özön metodoloji çalışmasının geleceğini görmüş olacak ki makalesinin ikinci paragrafında şunları söylemektedir: “Her şeyden önce, sinemamızın bugüne kadar geçirdiği evrimin birbirinden az çok değişik özellikler taşıyan dönemlerini belirtmek, bu evrimin bir şemasını bundan sonra ele alınacak konularda sürekli göz önünde bulundurmak yararlı olur. Çünkü sinemamızın dönemleri, her dönemin özelliği ve süresi birçok gerçeği kendiliğinden aydınlatmaktadır.”
Nijat Özön’ü öngörüsünden ötürü kutlayabiliriz. Çünkü Marmara Üniversitesi’nde sinema dersleri veren akademisyen Şükran Kuyucak Esen 2010 yılında ilk basımı yapılan Türk Sinemasının Kilometre Taşları adlı kitabında da aynı şemayı kullanmaktadır. Bir nevi ders kitabı olarak hazırlanan bu kitap muhakkak ki ileriki yıllarda birçok sinema öğrencisinin başvuru kaynağı olacaktır. 1966 yılında yazılan bir şemanın 2010 yılında tekrar kullanılması şüphesiz ki dikkate değer bir olgu. Bu nedenle Nijat Özön’ün metodunun incelenmesi bu çalışmamın büyük bir kısmını oluşturacaktır.
Ne var ki, bu şema da eksiklikler içermektedir. Türkiye sinemasının büyük bir bölümünü kaplayan, hâlâ da tartışmalardan düşmeyen Yeşilçam sinemasını neredeyse saf dışı bırakmaktadır. Tür sineması dediğimiz niceliksel açıdan Türkiye sinema tarihinde büyük bir yer kaplayan komedi filmi, romantik film, aşk filmi (hatta kovboy filmi) vs. örnekleri Özön’ün bu şemasının dışına düşmektedir. Benzer şekilde Özön’ün çalışmasının toplumbilimsel odaklı olması, bazı eleştirmenlerin getirdiği “Türkiye sineması, Türkiye siyasetinden apayrı bir yolda ilerlemiştir,” teziyle de ters düşmektedir. Ortada böyle büyük bir boşluk varken Özön’ün çalışmasını her Türkiye sinema tarihi araştırmalarını açacak bir anahtar olarak görmek yanlış olacaktır.
Türkiye sineması tarihi yazılırken Nijat Özön’ün metodu kadar kapsayıcı bir metot şu ana kadar kullanılmadı. Ama Özön’ün kapsayamadığı alanlara dair birçok çalışma yapıldı. Agah Özgüç’ün yazdığı Türlerle Türk Sineması kitabı buna güzel bir örnektir. Türkiye sinemasına dahil birçok filmi çeşitli “tür” başlıkları altında inceleyen Agah Özgüç Yeşilçam döneminde güçlü bir hâl alan fakat özellikle “80 Sonrası” sinemada neredeyse unutulan tür geleneğine kapsamlı bir bakış sergilemektedir. Türkiye’deki tür sinemasını incelemek açısından önemli bir çalışma olan “Türlerle Türk Sineması” ne yazık ki kapsamlı bir bakışa izin vermemektedir. Bu da çalışmanın başarısızlığından daha çok tür sinemasının ülkemizde nicelik bakımından ağır fakat nitelik bakımından geride kalmasından kaynaklanmaktadır.
Burçak Evren Antalya Altın Portakal Yayınları için bir Kronolojik Türk Sineması kitabı hazırlamıştır. Önemli bir rehber kitabı işlevi gören kitabın içeriği sadece sinemadır. Kitap sinema dışındaki tarihsel olaylarla bir bağlantı kurmamaktadır. Kitabın bir diğer sorunlu yanı da, aslında “Türlerle Türk Sinemasında” olduğu gibi yazarın değil Türkiye sinemasının özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Türkiye sineması büyük bir belgesizlik içindedir. Elimizdeki tarihsel veriler önemli ölçüde eksiklidir. Türkiye sineması üzerine çalışma yapan bir araştırmacı birçok önemli veriye ulaşamamaktadır. Bazı star oyuncular, bazı usta yönetmenler ne kadar filmde oynadıklarını, film çektiklerini dahi bilmemektedir. Böyle bir dökümantasyon eksikliği varken, bir kronoloji kitabı muhakkak ki eksikli olacaktır. Yine de Burçak Evren’in çalışması önümüze önemli bilgiler sermektedir.
Nijat Özön, Agah Özgüç, Burçak Evren gibi dökümanter/yazar diyebileceğimiz yaşları geçkin araştırmacılar uzun bir zaman zarfında Türkiye sinema tarihinde kilit rol oynadılar. Fakat özellikle ’90 sonrası dönemde ülkemizde önemli bir “yeni sosyal bilimci” kuşağı yetişmeye başladı. Sosyal bilimlerdeki dönüşüme paralel olarak Türkiye sinema tarihine dair yepyeni teoriler, okumalar, metotlar ortaya atıldı. “Türk Sinemasında Yeni Yönelimler Konferansları” ekseninde bir araya gelen bu araştırmalar çalışmamın son döneme dair olan kısmına önemli bir katkı sağlayacaktır.

ÇALIŞMA PLANI
KİTAPLAR:
Dönemlendirme, sınıflandırma metotları üzerine bir analiz olan bu çalışmada ele almam gereken kitaplar şunlar:
Nijat Özön: Türk Sineması Tarihi
Agah Özgüç: Türlerle Türk Sineması
Burçak Evren: Kronolojik Türk Sineması
Fikret Hakan: Türk Sineması Tarihi
Şükran Kuyucak Esen: Türlerle Türk Sineması
Türk Sinemasında Yeni Yönelimler panel kitapları
Genel olarak yararlanacağım bu kitaplar dışında Şükran Kuyucak Esen’le birebir görüşme yapmak istiyorum. Ele aldığım kitabında neden böyle bir tasnifi kullandığı ve bu konuda düşündükleri üzerine. Ayrıca şu an bir Türk sineması tarihi yazmakta olan Zahit Atam’a da görüşme talebim olacak. Çalışmasını siyasal ve ekonomik açıdan Türk sineması diye kurgulayan Zahit Atam’ın metot üzerine görüşlerini de çalışmama eklemek istiyorum.
Bunların yanında tarih ve metodoloji üzerine Edward Hallet Carr’ın Tarih Nedir çalışmasının da önemli bir referans kaynağı olacağını düşünüyorum.

Çalışma takvimi:
Ekim: Kitapların okunması, incelenmesi, üzerine tartışma süreci
Kasım ayı: Yazıya başlangıç. Sağlam bir outline çıkarıp önemli noktaların belirlenmesi. Kişilerle görüşmelerin yapılması. Onların görüşlerinin eklenmesi.
Aralık: Makaleye son halini verme aşaması, referanslar, pürüzlerin giderilmesi

Yayımlama:
Bu çalışmayı öncelikle Türk Sinemasında Yeni Yönelimler paneline sunmak istiyorum. Ardından sinema araştırmalı dergisi Sinecine’de ya da başka önerilecek bir dergide yayımlamak istiyorum.