20 Aralık 2010 Pazartesi

guliz outline updated


GİRİŞ

Bu paperın konusu nedir? Bu konular ne açılardan ele alınacak?

Böyle bir proje neden yapılmalı, önemi ne?


ESAS FİLMİ TANIYALIM

Söz Müdafanın adlı filmin konusu ve özeti

Bu filmin diğer Yeşilçam filmleri ve kalıpları arasında nerede duruyor? Benzerlikleri ve farklılıkları neler?

Bu çalışma için neden bu film seçildi?


FİLMDEKİ TEMALAR VE SAHNELER

Filmdeki karakterlerin incelenmesi

Filmin sahne sahne incelenerek, karakterlerin toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden irdelenmesi

Filmdeki namus ve adalet anlayışlarının ve bunların temsilinin sahneler üzerinden incelenmesi


FİLMİN TOPLUMSAL GERÇEKLİKLE VE DİĞER METİNLERLE İLİŞKİSİ

Bu filmin izleyicisi kim ve onlara söylüyor?

Bu film ne kadar realist bir film ve realistlik derecesi ne ifade ediyor?

Diğer Yeşilçam filmlerindeki namus ve yargı tezleriyle ne kadar örtüşüyor/ayrışıyor

14 Aralık 2010 Salı

guliz outline


GİRİŞ

Bu paperın konusu nedir? Bu konular ne açılardan ele alınacak?

Böyle bir proje neden yapılmalı, önemi ne?


ESAS FİLMİ TANIYALIM

Söz Müdafanın adlı filmin konusu, oyuncuları, türü yılı hakkında açıklama

Bu çalışma için neden bu film seçildi?

Bu filmin diğer Yeşilçam filmleri ve kalıpları arasında nerede duruyor? Benzerlikleri ve farklılıkları neler?


FİLMDEKİ TEMALAR VE SAHNELER

Filmin kadın ve erkek karakterlerinin toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden incelenmesi

Filmdeki namus ve adalet anlayışlarının ve bunların temsilinin sahneler üzerinden incelenmesi

Bu filmin izleyicisi kim ve onlara söylüyor?


FİLMİN TOPLUMSAL GERÇEKLİKLE VE DİĞER METİNLERLE İLİŞKİSİ

Bu film ne kadar realist bir film ve realistlik derecesi ne ifade ediyor?

Diğer Yeşilçam filmlerindeki namus ve yargı tezleriyle ne kadar örtüşüyor/ayrışıyor

Bu filmin yapıldığı yıldan sonraki 10 yıllarda nasıl filmler yapılıyor? Bu filmlerdeki kadın karakterler ve namus, tecavüz, yargı gibi temalar nasıl işleniyor?

29 Kasım 2010 Pazartesi

TECAVÜZ YARGI VE HUKUK

Nedir?

Bu proje, Osman Seden’in 1970 yapımı Söz Müdafanın adlı filmi üzerine bir okuma çalışmasıdır. Temel amaç filmdeki cinsel kimlikleri incelemek, tecavüz girişiminin temsilini etik felsefesinden beslenerek incelemek ve mahkeme sahnelerindeki güç kodlarını deşifre etmektir.

Neden böyle bir proje?

Bu projenin fikrini geliştirirken kendi film izleme deneyimimden ve aldığım eğitim doğrultusunda ister istemez tartıştığım ve sorguladığım bazı kavramlardan yola çıktım. Ancak Türkiye sinemasını incelemede yeni yönelimlerin ve arayışların olduğu bir dönemde olduğumuzu göz önüne alınca, bu projenin kişisel bir merakı gidermekten biraz daha fazlasını yapabileceğini, belki yeni bir tartışma zemini ekleyebileceğini düşünüyorum.

Son yıllarda Türkiye Sineması; yönetmen sineması paradigması kullanılarak veya tema, tür, dönem üzerinden sınıflandırmalar yapılarak çalışılan bir alan haline geldi. Ancak tek bir film üzerinden yapılan çalışmalar çok az, üstelik de çoğu yalnızca konferans/sunum metni olarak hazırlanmış durumda. Tek bir film üzerine etraflı bir analiz çalışmasının değerli olduğunu düşünüyorum.

Büyük bir külliyatın içinden biricik araştırma malzemesi olarak bu filmi seçmemin nedeni de, üzerine tartışmak istediğim konularda (cinsel şiddet ve yargı temsili gibi) en iyi malzeme veren filmlerden biri olmasıdır.

İçinde Ne Var?

Projenin başında, projenin amacına, malzemesinin içeriğine, neden bu malzemenin seçildiğine değinen bir giriş olacak. Daha sonra filmin belirgin sekanslarının veya sahnelerinin anlatısal içeriğiyle mizansen, sinematografi ve kurgu özelliklerinin ilişkisini tartışmayı düşünüyorum. Bu noktada ortaya çıkan tartışmaları Türk sinemasından diğer örneklerle de karşılaştırabilmeyi umuyorum. Bu karşılaştırmadan yola çıkarak da, bu filmin, geniş külliyatın içindeki politik konumunu belirlemeyi diliyorum.

Nasıl Olacak?

Araştırma döneminde etik felsefesi, hukuk antropolojisi üzerine okuma yapmayı ve bu alanlarda tartışılan kavramları Türkiye’nin tarihsel bağlamında tartışmayı planlıyorum. Toplumsal hayattı kuşatan ahlaki değerlerle, filmlerde işlenen ahlaki değerler arasındaki paralellikleri, devlet baba ve Allah babadan adalet beklemenin yarattığı toplumsal psikolojiyi ve yargılayan ve yargılanan arasındaki sosyo-ekonomik hiyerarşiyi tartışmak istiyorum.

Bunun yanı sıra kadınlık ve erkeklik temsillerine de bakmak, savcı ve sanığın sahnede nasıl konumlandırıldığının grafik okumasını yapmak ve beden temsili üzerinde de durmak istiyorum.

Neyle Olacak?

Söz Müdafanın adlı filmi bulabilmek için Mithat Alam Film Merkezi’nden destek aldım.

Adı geçen diğer filmler ve referans verilen yayınlar için kaynaklarım:

Mithat Alam Film Merkezi

Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi

youtube.com


Kaynakça

Akbulut, Hasan, Kadına Melodram Yakışır Türk Melodram Sinemasında Kadın İmgeleri, Bağlam Yayınları, 2008.

Arslan, Umut Tümay, Bu Kâbuslar Neden Cemil? Yeşilçam’da Erkeklik ve Mazlumluk, Metis Yayınları, 2005.

Bilgiç, Filiz, Türk Sinemasında 1980 Sonrası Üslup Arayışları, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002.

der. Derman, Deniz, Türk Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler 1-2-4-5, Bağlam Yayınları, 2001.

Dorsay, Atilla, Sinemamızın Umut Yılları 1970-80 Arası Türk Sinemasına Bakışlar, İnkılap Kitabevi, 1989.

Evren, Burçak, Türk Sinemasında Cinsellik, Es Yayınları, 2007.

der. Güneş, Aslı, Yıldız: Hülya Koçyiğit, Dost Kitabevi.

Gürmen, Pınar Tınaz, Bir Halk Sinemacısı: Osman Fahir Seden, Dergah Yayınları, 2007.

Kıraç, Rıza, Film İcabı Türk Sinemasına İdeolojik Bir Bakış, De Ki Basım Yayın, 2008.

der. Köker, Levent, Türk Sinemasında Demokrasi Kavramının Gelişmesi, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, 1994.

Öngören, Mahmut T., Sinemada Cinsellik ve Kadın Sömürüsü, Dayanışma Yayınları, 1982.

Özgüç, Agah, Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi, +1 Kitap, 2006.

Öztürk, Semire Ruken, Sinemada Kadın Olmak Sanat Fimlerinde Kadın İmgeleri, Alan Yayıncılık, 2000.

Suner, Asuman, Hayalet Ev Yeni Türk Sinemasında Aidiyet Kimlik ve Bellek, Metis Yayınları, 2005.


Filmografi

Ağlayan Kadın, Semih Evin, 1967

Bodrum Hakimi, Türkan Şoray, 1976

Cazibe Hanım’ın Gündüz Düşleri, İrfan Tözüm, 1992

Ekmekçi Kadın, Zafer Davutoğlu, 1965

Ekmekçi Kadın, Mehmet Dinler, 1972

Herkesin Sevgilisi, Nejat Saydam, 1970

İffet, Kartal Tibet, 1982

İtham Ediyorum, Orhan Elmas, 1972

Madde 438, Ümit Efekan, 1990

Mahkum, Osman F. Seden, 1972

Meçhul Kadın, Duygu Sağıroğlu, 1970

Özleyiş, Aram Gülyüz, 1973

Savunma, Osman F. Seden, 1986

Solan Bir Yaprak Gibi, Mehmet Dinler, 1971

Söz Müdafanın, Osman Seden, 1970

Sultan, Halit Refiğ, 1973

Yuvasız Kuşlar, Mehmet Dinler, 1970

31 Ekim 2010 Pazar

teorik notlamalar

TEORİK NOTLAR

Bir tarih yazımı “konu olarak belirlenen şeye” verilen önemle başlar. Tarihteki bir zaman aralığı, dönüm noktası olduğu düşünülen bir olay, tarihsel bir kişilik, bir toplum, bir sınıf, bir nesnenin tarihini yazmaya kalkan tarihçi, konusunu incelerken ona atfedilen önemlerle çalışmasına başlar. O döneme kadar yapılan çalışmalar, tarihçinin bağlı bulunduğu akademinin, ideolojinin ya da devletin o tarihe verdiği önem, tarihçinin entelektüel ilgisi bu önemi oluşturan yapıtaşlarından biri ya da birkaçı olabilir. Fakat yirminci yüzyıl tarihçiliğinde gelinen nokta her şeyiyle orda duran ve incelenmeyi bekleyen bir tarih kütlesi anlayışını yıkmış, tarihçinin rasyonel aklıyla yaptığı müdahaleleri çalışmanın neredeyse en önemli noktasına getirmiştir. Edward hallet carr’ın üzerinde durduğu tarihçi ve olguları sorunu tarih çalışmalarında önemli bir tartışma noktası olmuştur. Eğer bir tarihçi ABD Başkanlarının hayatlarını incelemek yerine ABD’deki köleleri inceliyorsa bu onun seçimidir. Ya da bir Osmanlı tarihçisi saray hayatını en ince noktasına kadar araştırmak yerine, gizli kapaklı kalmış, Osmanlı’daki eşcinselliği inceliyorsa da aynı şekilde tarihçinin seçimi burada önemlidir.

Önem konusuna tekrar dönersek; Türkiye sinema tarihini yazmaya kalkan bir tarihçinin de önüne benzer bir soru gelmektedir. ??? Sinema tarihçiliği konusunda büyük önem arz eden nijat özön türk sineması tarihi dünden bugüne (1896-1960) adlı kitabının önsözüne şöyle başlar: “bu kitabı okumak için ele alanlardan, sayfalarını karıştırmakla yetinenlerden ya da yalnızca kitapçı vitrinlerinde görenlerden çoğunun, ‘türk sineması’ adına gözleri iliştiği vakit, ‘böyle bir şey var mıymış?’ sorusunu akıllarından geçireceğini biliyorum; zira herhangi bir rastlantıyla, böyle bir kitabın hazırlandığını duyanlardan bu soruyu çok işittim. Üstelik bunların arasında, sinema çalışmalarına şu ya da bu yoldan emek vermiş olanlar da vardı.”

Şüphesiz ki 2010 türkiye’sinde Türkiye sinema tarihini yazmaya kalkan bir tarihçiye böyle bir tepki çok az gelecektir. Birçok eleştirmen, tarihçi, arşivci Türkiye sinemasına gereken önemi vermekte, nijat özön’ün deyimiyle türk sinemasının varlığını kabullenmektedir. Fakat nijat özön’ün iki paragraf sonra sorduğu soru hala tartışılmaktadır: “bugünkü şartlar altında, bugün elde bulunan belgelerle bir ‘türk sineması tarihi’ yazılabilir mi?”

Bugünün sinema tarihçisi muhakkak ki birçok farklı sorunla uğraşmaktadır. Çalışmam boyunca açıklamaya çalışacağım sorunlar muhakkak ki tek bir çözüme yaslanmayan sorular.

Bu çalışmada amacım şu ana kadar yazılan Türkiye sinema tarihi kitaplarını incelemek, dönemlendirme, metot, inceleme, araştırma sorunlarını ortaya koymaktır. Şüphesiz ki her çalışma eksiklikler taşımakta, bir tarafı boşlukta bırakmaktadır. Fakat her çalışma ‘büyük parça’da bir yere oturmakta ve belirli bir önem kazanmaktadır.

Film theory kitabından film tarihine dair teorik başlıklar:

Robert c. Allen ve douglas gomery film history: theory and practise kitaplarına “film tarihi nedir?” diye başlarlar. Türkiye sinema tarihine dair çalışmalarda bu soru ne ölçülerde soruluyor ve nasıl cevaplanıyor bir köşede dursun. Aynı kitapta film tarihinin iki tanımı olduğu söyleniyor. Birincisi genelde film diye tanımladığımız fenomenin incelenmesi ve ikincisi, belirli bir perspektif ve amaçla film incelemesidir. Tabi ki perspektifin ve amaçların tarihsel olması kaydıyla. Film çalışmalarının bir dalı olarak film tarihinde tarihçinin yapmaya çalıştığı şöyle açıklanmıştır: “film tarihçisi kökenlerinden itibaren sinemanın değişimlerini açıklamaya ve aynı zamanda değişime direnen yönleri açıklamaya çalışır.”

Allen ve gomery çalışmalarında ABD film tarihi ağırlıkta olmak üzere film tarihçilerinin yaptıkları çalışmaları, kullandıkları metotları, tarihe ve filme bakış açılarını çözümlüyor.

Bu çalışmada türk sineması tarihi çalışmalarını inceleyeceğim. Kitapları hem kitapları teker teker inceleyip hem de geneli yansıtan bir tablo çizmeye çalışacağım.

Çalışmamı hem türkiye sinema tarihine dair çalışmalara uygun olduğu, hem de film history çalışmasında referans verildiği şekliyle dört parçaya ayırdım.

Birinci bölüm, kronoloji ve dökümantasyon çalışmalarına ayrıldı. Nicel ve nitel anlamda en büyük yeri kaplayan kronoloji, dökümantasyon ve malumat çalışmaları türkiye sinema tarihi yazımında önemli referans noktalarıdır. Başta nijat özön olmak üzere agah özgüç ve burçak evren’in çalışmaları bu kategoriye girmektedir.

İkinci bölüm endüstri üzerine. Türkiye sinema tarihinin tecimsel açıdan incelenmesinin hem sinema tarihimizi hem de bugünkü sinemamızı anlamak açısından önemli olduğunu düşünüyorum. “türk sinemasının endüstrileşmesi gerek” lafının dillerden düşmediği halde endüstri tarihimizin yazımındaki eksiklikleri, hataları ortaya koymak istiyorum.

Üçüncü bölüm ise estetik ve toplumsal tarihe ayrılacak. Nijat özön’in sınıflandırması, tür sineması, auteur, sineması, toplumsal etmenler, star sineması gibi temalar bu bölümün konusu olacak.

kitaplar listesi, kültigin

Merhaba herkese, iki haftadır bir gelişme olmuyordu projemde. Ama şimdi bayağı bir ilerleme kaydettim. Burada üzerine çalışacağım kitapların bir listesini bulacaksınız. İlk bölümde tamamlanmış bu liste, özellikle yeni yaklaşımlar dediğim son bölümde eksiklikler barındırıyor.
İkinci bölümde ise yaptığım daha çok teorik notlamalar. Ya da aslında çalışmamın giriş bölümü diyebilirim. Şimdi önümde halledemediğim birkaç nokta var. Onları da artık yarın konuşuruz.
Bu okuması aşırı sıkıcı yazılarımı umarım beğenirsiniz.

Kronoloji, Dökümantasyon, Belgeleme
Nijat Özön, Türk Sineması Kronolojisi 1895-1966, Bilgi Yayınevi
Agah Özgüç, Türk Film Yapımcıları Sözlüğü, Film Yapımcıları Derneği (FİYAP) yayını, dünya sinemasının 100. Yılı nedeniyle Kültür Bakanlığı ve Mimeray Ofset’in katkılarıyla basılmıştır.
Kitap Agah Özgüç tarafından yazılmıştır fakat araştırma aşamasına FİYAP yönetim kurulu üyeleri yapımcılar (Kadri Yurdatap, Şerif Gören, Sabahattin Çetin, Yılmaz Atadeniz, Necip Sarıca, Turgay Aksoy) katkı koymuşlardır.
Agah Özgüç’ün Yazdığı Kronolojik Türk Sinema Tarihi 1914-1988, Kültür ve turizm bakanlığı, güzel sanatlar genel müdürlüğü sinema dairesi başkanlığı tarafından yayımlanmış
Agah Özgüç, Türk Filmleri Sözlüğü, Sesam Yayınları,
Agah Özgüç, Türk Film Yönetmenleri Sözlüğü, Agora Yayınları
Burçak Evren, Türk Sineması / Turkish Cinema, 42. Altın Portakal Film Festivali Yayını
Burçak Evren, Türk Sinema Yönetmenleri Sözlüğü, 42. Antalya Altın Portakal Film Festivali Yayını

Endüstri
Nijat Özön, Türk Sineması Tarihi (Dünden Bugüne) 1896-1960, Antalya Kültür Sanat Vakfı Kültür Yayını
Giovanni Scognamillo, Türk Sinema Tarihi, Kabalcı Yayınevi
Ayşe şasa, Yeşilçam günlüğü, küre yayınları

Toplum, estetik
Nijat Özön, türk sineması tarihi
Alim Şerif Onaran, Türk Sineması, Kitle Yayıncılık
1940’lı yılların türk sineması, esin berktaş
Şükran Kuyucak esen, türk sinemasının kilometra taşları
Agah özgüç, türk sinemasının kadınları, agora yayınları



Yeni yaklaşımlar:
Türk film araştırmalarında yeni yönelimler dizisi

Başlangıç yılları
Türkiye sinema tarihi alanında yapılan çalışmaların ilki türkiye büyükelçiliği müsteşarı eugene hinkle tarafından abd dışişleri bakanlığına sunulmak için hazırlanmış bir yazıdır. ‘the motion picture in modern turkey’ adlı 01.08.1933 tarihli rapor türkiye’de o döneme kadarki sinemanın durumunu anlatmıştır. İlk sinema makinesinin türkiye’ye gelişinden, ilk sinema gösterimlerine, ithal edilen filmlerden, yerli yapımlara, yerli yapımların ideolojisinden, sinema salonlarının ticari potansiyeline kadar açıklamaktadır.
Sinema tarihçiliğimizde bu çalışmanın dışında referans verilen iki metin daha bulunmaktadır. Yerli film yapanlar cemiyeti’nin filmlerimiz adlı kitapta rakım çalapalanın yazdığı türkiye’de filmcilik başlıklı makalesi 1948 yılında basılmış olup daha çok yerli yapım şirketlerini anlatmıştır. Nurullah tilgen’in 1956 yılında basılan ve yazı dizisi halinde yayımlanan bugüne kadar filmciliğimiz metni rakım çalapala’nın metnine oranla daha ayrıntılıdır.

Örnek ve yalnız bir çalışma
Nijat özön’ün yazdığı 1895-1966 türk sineması kronolojisi (bilgi yayınevi) kitabı kronoloji ve dökümantasyon açısından türkiye sinema tarihçiliğindeönemli bir noktadadır. İlk baskısı 1968 yılında yayımlanan kitabın kronoloji bölümü (ikinci bölüm) şu alt bölümlere ayrılmaktadır:
Filimler
Eğilimler, özellikler
Oyuncular
Sinema olayları
Yabancı sinemalar
İç ve dış olaylar
Kitapta bunun dışında
Birinci bölüm: türk sinemasına toplu bir bakış
Üçüncü bölüm: yönetmenler (biyografi, filmografi)
Ekler: türkiye ve türkiye sinemasına dair istatistiki bilgiler.
Sinema içi-dışı, türkiye içi-dışı olaylarla karşılaştırmalı giden bir kronoloji çalışması olması nedeniyle anlamlı bir katkı olan özön’ün çalışması birçok eksiklik barındırmaktadır. Eksikliğin temel nedeni nijat özön’ün bu çalışmayı tek başına sırtlanmak zorunda olmasından kaynaklanmaktadır. Özön’ün arşiv taramalarıyla oluşturduğu bu çalışma zaten çok da büyük iddialar taşımamakta.

Özön’ün bu çalışmasının dışında yeni sinema başta olmak üzere birçok dergide türkiye sinema tarihi yıl yıl belgelenmektedir. Bundan sonraki bölümde açıklayacağım, kitap haline getirilmiş çalışmaların büyük bölümü de bu yıllarda oluşturulan listelere dayanmaktadır. Bu yıllar içinde kişisel arşivlerde biriken belgeler özellikle 80 sonrasında kitap haline getirilmiştir.

Gelişme yılları
80’li yılların sonlarına doğru başlayan kitaplaştırma çalışmaları kültür bakanlığı başta olmak üzere birçok kurumun desteğiyle önümüze serilmiştir.
Agah özgüç, giovanni scognamillo, burçak evren gibi arşivci yazarların biriktirdikleri kitaplaşmaya başlamıştır. Bu sölümde inceleyeceğim kitaplar agah özgüç ve burçak evren’in kitaplarıdır.
Bunların dışında yine büyük önem arz eden kitaplar ise şunlar:
Oğuz makal türk sinema tarihi dokuz eylül ünv. Yayınları 1991, sanırım yüksek lisans tezi
Bu bölüme dahil edeceğimiz yeni eserler ise şunlar:
Rekin teksoy’un türk sineması, kabalcı yayınevi
Türk sinema tarihi, fikret hakan
Bunların dışında çalışmalar devam ediyor. Sinematürk adlı internet sitesinin kaynak yaratma çabası önemli bir gelişme. Tam bu ödevi hazırlarken gördüğüm şu haber de geldi: http://www.bakiniz.com/turk-sinema-filmleri-ansiklopedisi-hazir/

Yeni yaklaşımlar: ???

no any news.

bu hafta projemle ilgili yapabildiğim tek şey kameranın tamiri ile ilgilenmekti.
bu konuda biraz bilgi vermem gerekirse, canon'un official teknik servis hizmetini veren erkayalar parçayı japonya'dan getirtemedikleri nedeniyle her hangi bir yardımda bulunmuyor.
bunun üzerine başka teknik servisler arandı, orjinal parçayla bu işi yapabileceğini iddia eden bir kişi var, ama erkayalar da o kişiye güvenmememiz gerektiğini ima eden demeçlerde bulundu.
o konu hala beklemede.
bunun üzerine kamera arayışım devam ediyor.
onun dışında bu yazıyı başlamadan kararsız olduğum konuda şöyle bir karara varıyorum ki, ikinci kamerayı beklemeden elimde olan ve hamamdaki sabit kamera olmasını ön gördüğüm kamerayla deneme çekimini bir kaç gün içinde yapıyorum. çünkü bu hareketsizlik bir anlamda projemden uzaklaştırıyor gibi hissediyorum.
bu haftalık söyleyebileceklerim sadece bunlar.

27 Ekim 2010 Çarşamba

projemin filmleri ve gelen öneriler

proje için birkaç film seçtim.

  • bunlardan biri daha önce de bahsettiğim söz müdafanın. internetten izlemek mümkün değil ama bir kopyasına ulaşmak için birkaç mail attım, sonuç bekliyorum.
afişini de proposalın kapağına koymuştum... http://www.sinematurk.com/film_genel/5979/Soz-Mudafanin
ediz hun ve hülya koçyiğit çok mutlularken, ediz hunun zengin babası fakir hülyaya tuzak kuruyor ve onu "kirlen-miş" gibi gösteriyor, ayrılmalarına neden oluyor. yıllar sonra hülya koçyiğit kendisine tecavüz etmeye yeltenen adamı öldürdüğü için yargılanıyor. ediz hun da onu suçlayan savcı konumunda. ancak beraber çocukları olduğunu ve yıllar önce de ailesinin tuzağına düştüğünü öğrenince iddialarını geri çekiyor.

gülşen bubikoğlu dul ve çocuklu bir kadın. tecavüze uğruyor. tecavüz edenler de nüfuzlu insanlar olduğu için kadına vesika verilmesini sağlıyorlar. bu sayede mahkeme de seks işçiliği yaptığını kanıtlamış oluyorlar ve cezalarında indirim oluyor.
http://www.youtube.com/watch?v=VLTno3Jo7cQ bunun ilk 2 dakikasını
http://www.youtube.com/watch?v=z_hOvX9W22k&feature=related bunun 6. dakikasından sonrasını
http://www.youtube.com/watch?v=q8rWAGQccdw&feature=related bunun da ilk 1 dakikasını ve 5-9. dk arasını izlemenizi tavsiye ederim. benim ilgimi çeken sahneler bunlar.

http://video.google.com/videoplay?docid=50956076290858270# bunu parça parça bulamadım ama ilk bir saatini filan geçebilirsiniz.

ayşecik annesiz büyümüş ve annesinin onu terk ettiği, "kötü kadın" olduğu vs söylenmiş. evlenmek istediği zengin gencin ailesi, ayşecikin annesinin durumundan dolayı evlenmelerine izin vermiyorlar. ayşecik de annesini bulup durumu öğrenmeye çalışıyor. zamanında anneye tuzak kurulduğunu ve tecavüze uğradığını öğreniyoruz. ayşecikin de bunu öğrenmesini istiyoruz. ancak annesi ben senin annen değilim, mankenliği seviyorum, git başımdan dedikçe mecburiyetten yaptığını düşünüp üzülüyoruz filan. sonunda ayşe durumu öğreniyor ve annesine tuzak kuran adama olayı itiraf ettiriyor. filmde bir mahkeme sahnesi yok ancak bu itiraf ettirme sırasında bütün mahalle itirafı dinlemek için toplanıyor. bir çeşit yargıçlar heyeti gibi gözüküyorlar.

filmlerin ikisi 70lerden biri 90 yılı yapımı.
pazartesi günü zeki'ye ve can hoca'ya bahsettim filmlerden.
can hoca filmlerin hepsinde bir tecavüz durumu olduğundan proje başlığını ve içeriğini buna göre yeniden şekillendirebileceğimi önerdi.
övgü gökçeye de filmlerden bahsettim. belli yıllara ait film tipolojileri profilleri çıkarabilmeye yetecek kadar zamanım olmadığını söyledi. çok daha uzun bir çalışma ve film izleme süreci gerektiğini söyledi. onun yerine bir film üzerine yoğunlaşarak yargı ve cinsiyet okuması yapabileceğimi söyledi. söz müdafanın adlı filmin zaten pek çok yeşilçam özelliğini taşıdığını, kendi kendine de bir türün temsilcisi olduğunu söyledi. daha sonra da madde 438'e biraz değinebileceğimi, toplumdaki hareketliliğin filmlerdeki anlatı biçimlerini nasıl etkilediğine dair bir şeyler diyebileceğimi söyledi.
bu değişimin birden bire olmadığına göre belki 80'lerden de bir film seçmek gerekir mi diye düşündüm. ama o zaman da sanki seçtiğim filmler bu 10 yılların temsilcisiymiş gibi gözükebilir.

o yüzden biraz kararsız kaldım. bu yazdıklarıma bakarak ne diyorsunuz? tavsiye edeceğiniz filmler de olabilir. görüşlerinizi bekliyorum

22 Ekim 2010 Cuma

some news

haftaya çekimde kullanılacak olan bölümün kamerasının tamiriyle ilgilenerek başladım. kamera serviste. öncelikle sorununu çözmek ve hasar tespiti için bir süre istediler, ve bunu öğrenince fiyat ve tamirle ilgili bilgilendirecekler. çok çok acil olarak not alsalar da hala geri dönen olmadı.
bu sürecin projemdeki etkisi ise deneme çekimi için kamerayı beklemem. bölümün kamerasını takip sahneleri için, diğer elimdeki handy-cam'i ise hamamdaki sabit çekimler için kullanmayı planlıyorum. servisteki teknik servis kişisiyle görüştüğümde, dışarıdan direk hamama giren kameranın- ki bu bahsettiğimiz kamera- can hoca'nın bahsettiği mekanizmayla kendini kapatacağını onayladı yada fön makinasıyla önceden ısıtmamız gerektiğini söyledi. ama tek plan bir çekimde bu mükün olmayacağı için, hamamın çekimden önce soğutulması şart oldu.
aynı zorunluluk deneme çekimi için de geçerli olduğundan 2 kamera elimde hazırken bunu gerçekleştirebileceğim. ama sürelerin çok uzaması ve kasım başı olarak planladığım çekimi aksatma ihtimalinin ortaya çıkması halinde diğer kamerayla en azından hamam soğutulmadan, kademe kademe ısıtılarak deneme çekimini yapacağım.

metin seçimleri konusunda da işler pek iyi gitmiyor, çünkü iki kocaman kitabın karakteristik ve projenin fikriyle en çok uyuşan kısımlarını bulup çıkarmaya çalışmak düşündüğümden daha zor oluyor. bir paragraf örnek metin elimde. üzerinde benim de biraz çalışmam gerekiyor, belki de uyarlamayı yapan kişiyle birlikte çalışmamız. ama o kişinin temposu nedeniyle bu hafta bunu başaramadım. pazartesi bu metni sınıfa getirmeyi planlıyorum. belki üzerine beraber konuşabiliriz.

içimde küçük umutsuzluk tohumları yeşermeye başladı, onlarla mücadele etmeye çalışıyorum. bu haftalık durum bu..

15 Ekim 2010 Cuma

Deniz ve Proje Önerisi

Proje Tanımı

Bu proje belgesellerde sıkça görülen klasik anlatı tekniği ile uğraşmayı amaçlayan kısa bir ‘mocumentary’dir.

Arka Plan

Belgesel her konuyu, her bakışı ve her biçimi kapsayan, yeniliklere açık ve heyecan verici bir tür olmakla birlikte; çoğumuzun algısında benzer imgelerle yer etmiş bir alandır. Öncelikle bu imgelere biraz bakmak istiyorum. Herhalde aklımızda ilk olarak tarih belgeselleri belirecektir; arşiv görüntülerinin ve gazete kupürlerinin ağırlıkta olduğu bir görsellik, bilirkişilerin ‘tarafsız’ bir şekilde izleyiciye aktardıkları anekdotlar, arka planda görüntüleri ve anlatıları destekleyici manipülatif bir müzik ve tabii ki yine ‘tarafsız’ ama duygulanım yaratmayı amaçlayan, her şeyi bilen-gören ve genelde erkek bir anlatıcı. Aklına tarih içerikli belgeseller gelmeyenlerimiz ise muhtemelen doğa ya da günlük yaşam belgesellerini düşüneceklerdir. Bu kez maceraperest bir ruha sahip anlatıcımız görünür hale gelmiştir ve hayvanları gözlemleyerek onlar hakkında bilgi aktarmakta, ya da ‘Türkiye’mizin dört köşesinden herhangi biri’nde ‘yöre halkı’ ile kaynaşır gibi görünüp bir yandan da dışarıdan bakan konumunu kaybetmeden gözlemlerine bu kez insanlarla, onların yaşantılarını ve alışkanlıklarını yorumlayarak, devam etmektedir. Projemde günlük yaşam belgeselleri üzerine yoğunlaşacağımdan, bu belgesellere dair görüşlerimi detaylandırmak istiyorum. Klasik belgesel biçiminin kullanıldığı herhangi bir belgesel, türü fark etmeksizin, temel amaç olarak izleyiciye bilgi aktarmayı belirler. Bilgiye sahip olanın kendisi olduğunu baştan söyleyerek izleyiciyle arasındaki sınırı çizer ve kendi iktidar alanını kurar. Bu bilginin gerçekliğini sorgulamamıza izin vermez, görüntülerle destekler, röportajlarla destekler ve hepsinden önemlisi gücünün en somut temsilcisi olan anlatıcı ile destekler. Bu anlatıcı çoğunlukla kendisini göstermez, bir sesten ibarettir ve bize asıl olanın ne olduğunu tüm belgesel boyunca anlatır da anlatır. Görüntünün üzerine konuşarak gördüğümüz şeyin hikayesini bize aktarır; görüntünün belgeselin öznesi olmasına, bizim onunla birebir ilişki kurmamıza izin vermez ve o görüntüyü iletmek istediği genel fikre uygun bir gerçekliğe oturtur, bir araç-nesne haline dönüştürür.

Klasik belgeselcinin söylemi tarafsız olduğu ve gerçekleri aktardığıdır. Ancak, uzun bir süre baskın şekilde ilerlemiş bu tür hala sürmekle beraber zaman içinde ağır şekilde eleştiriler almaya başlamıştır. Her şeyden önce kişisel bir ürün olan belgesel, manipülasyon aracı olarak kullanılmaya devam ediyor olsa da, pek çok belgeselci klasik anlatımın izlediği yolları dönüştürmek üzerine çalışmakta ve kendi ürünlerinde klasik anlatımın temel özellikleriyle oynamakta ve belgeseli bir çeşit performans alanı olarak kullanmaktadırlar. Gerçekliğin hiçbir zaman geleneksel belgeselde yapıldığı denli net şekilde kurulamayacağı ve baktığımız görüntünün her an değişebilir, akışkan bir yapı olduğu görüşlerini projemin çıkış noktası olarak düşünebilirim. Başta da söylediğim gibi benim için belgesel her türlü denemeye, yeniliğe açık olmasından ötürü heyecan verici bir alan. Yıllar boyunca topluluklara katı, değişmez kaplarda gerçeklikler sunan belgeselin aslında kırılgan bir yapı olduğu ve her çatlağında dünyadaki her varlığa dair yakalanmayı-kaydedilmeyi-algılanmayı bekleyen ayrıntıların saklı olduğu fikri beni heyecanlandırıyor. Bu yüzden projemde ‘gerçeklik’ diye adlandırılan kavramın bir sürü müdahaleyle oluşturulmuş, yapay ve dağılabilir, yok edilebilir bir kavram olduğu noktasından yola çıkarak; belgeselin kurduğu iktidarın en büyük temsilcisi olan anlatıcı üzerinden ‘gerçeklik’ ile oynamayı amaçlıyorum.

Sinopsis

Bir sokak görüntüsü ile film başlar. Görüntüler akmaktadır ve anlatıcı konuşur, güven verici bir ses tonuyla izleyeceğimiz her şeyin gerçek olduğunu söyler. Küçük farklar barındıran benzer görüntüler art arda kullanılarak anlatıcının gerçeği duruma uygun şekilde yeniden yarattığı durumlar oluşturulur. Örneğin; yolda yürüyen iki insanı gördüğümüz planda anlatıcı, “Görüyorsunuz, bu yörenin insanları genelde açık havada dolaşmayı sever, zaman burada yavaştır, insanlar huzurludur, sakindir… Gidecekleri yere yürüyerek gitmeyi tercih ederler.” İki insan gitmek üzere olan otobüse son anda binerek kadrajdan çıkarlar. Anlatıcının hikâyesi gerçekliğini yitirmiştir artık ve anlatıcı panik halinde yeni bir hikâye yazmaya çabalar: “Ama aceleleri olabilir tabii. Bazen… Toplu taşımacılık yöre halkının vazgeçilmezlerinden biridir.” benzeri mantıksız çıkarımlar yapar.

Anlatıcı, belgeselin diğer tüm ögeleri tarafından devre dışı bırakılmak istenir. Bu, kimi zaman, bir meslek sahibinin işi başında çekildiği esnada çekim açısının aniden değişmesi ve kadrajdaki insan(lar)ın bu sıradan yaşam görüntülerinden fantastik karakter(ler) görünümüne bürünmeleri şeklinde olabilir. Üçüncü yol, anlatıcının üzerine konuştuğu sahnede izlediğimiz panoramik belde görüntüsü sağdan sola pan yaparken durması gereken yerde durmaz ve kameramanı izleyen ‘yöre insanları’nı görürüz yanlışlıkla, anlatıcı yine ne yapacağını şaşırır. ‘Yöre insanları’ndan birine boy plan geçilir ve anlatıcı rahatlar; kadrajdaki insana aşağıdan yukarı tilt yapılırken anlatıcı ‘yöre insanı’nın genel özelliklerinden bahsetmeye başlar. Son yol ise müziğin anlatıcı ile ilişkisini ele alacak. Anlatıcı yörenin ünlü bir tarihi binasının görüntüsü üzerine konuşur ve onun –kendi uydurduğu- tarihini anlatırken, arkadan bu anlatıya uygun şekilde çalan müzik durmadan değişerek ve oldukça alakasız tarzlara geçiş yaparak anlatıcının aktarmaya çalıştığı hissi aktarmasını engelleyecek. Bu şekilde değişen müzikler devam ederken anlatıcı daha fazla devam edemez ve panik halinde ancak yine hisli bir ses tonuyla bir bitiriş konuşması yaparak belgeseli kapatır.

Siyah beyaz çekilen görüntülerin görsel detay ve içerik bakımından sade olmasına özen gösterilecek. Sakin, gözü yormayan kadrajlar yoluyla oyunculara hareket değişimlerinin anlaşılır şekilde olacağı alanlar yaratılacak.

Tretman

Sahne, anlatıcının sesi eşliğinde açılır: “Burası yurdumuzun küçük bir kasabası. Sakin bir gündelik yaşantının akıp gittiği, gökyüzünün masmavi, yeryüzünün yemyeşil olduğu şirin bir belde. Burada yaşayan insanların gerçek hikayelerine yakından göz atalım hep birlikte.”

Siyah-beyaz bir cadde görüntüsü. Yollar tenha, tek tük arabalar geçmekte. İnsanlar tek başlarına ya da ikili-üçlü gruplar halinde dolaşıyor.

İkinci sahne: İki insan uzun bir sokakta yürümekteler. Anlatıcı konuşmaya başlar: “Bu yörenin insanları genelde açık havada dolaşmayı sever, zaman burada yavaştır, insanlar huzurludur, sakindir… Gidecekleri yere yürüyerek gitmeyi tercih ederler.” İki insan gitmek üzere olan otobüse son anda binerek kadrajdan çıkarlar. Anlatıcı bu yeni son karşısında tıkanır, duraksar ve hemen yeni bir hikaye yazmaya koyulur: “Ama aceleleri olabilir tabii. Bazen… Toplu taşımacılık yöre halkının vazgeçilmezlerinden biridir.”

Üçüncü sahne: Küçük bir tezgah açmış, tütün ve tabaka satan bir adam görürüz. Müşteriler gelir, gider; onlara karşı oldukça güler yüzlüdür. Anlatıcı bu esnada yöre esnafının halkla ve birbiriyle ne kadar güzel bir uyum içinde olduğundan bahseder, sesi ılık ve güven vericidir. Keyifli bir şekilde, satıcıların içtenliğinden söz etmeye devam eder. Çekim açısı aniden karşı açıdan alt açıya geçer ve o zamana kadar fonda çalan sakin müzik bir anda şiddetlenir ve yükselir. Tütün satıcısı iri ve korkutucu görünmektedir artık, gelen müşterilere tütün satmaya devam eder. Anlatıcı yine yeni bir hikaye bulmak zorunda kalır. Bu satıcıya gelen müşterilerin ‘genelde alt sınıftan eğitimsiz vatandaşlar olduğundan’ ya da ‘çevre muhitlerden geldiklerinden’ bahseder, daha kızgın ve heyecanlı bir ses tonu vardır.

Dördüncü sahne: Beldenin panoramik görüntüsü sağdan sola pan hareketiyle gösterilirken anlatıcı yörenin güzelliklerini, zenginliklerini anlatmaktadır. Pan hareketi durması gereken sınırda durmaz, kameramana bakan ‘yöre insanları’ kadraja girer. Anlatıcı yine ne yapacağını şaşırır. ‘Yöre insanları’ndan birine boy plan geçilir ve anlatıcı rahatlar; kadrajdaki insana aşağıdan yukarı tilt yapılırken anlatıcı ‘yöre insanı’nın genel özelliklerinden bahsetmeye başlar. Hisli bir ses tonuyla abartılı ve uzun cümleler kurarak insanların kültürel değerlerinden bahseder. Ama kameraya bakmaya devam eden insanın üzerine söylenen bu cümleler bağlamsız ve abes durur.

Beşinci sahne: Anlatıcı, yörenin ünlü bir tarihi binasının görüntüsü üzerine konuşmaktadır. Binanın –kendi uydurduğu- tarihini anlatırken, arkadan bu anlatıya uygun şekilde çalan müzik bir süre sonra aniden değişir ve oldukça alakasız tarzlara geçiş yaparak anlatıcının aktarmaya çalıştığı hissi aktarmasını engeller. Bu şekilde değişen müzikler devam ederken anlatıcı daha fazla devam edemez ve panik halinde ancak yine hisli bir ses tonuyla bir bitiriş konuşması yaparak belgeseli kapatır. Son görüntü beyaza düşerek son yazısı görünür ve film biter.

Oyuncular bölümünde anlatıcıyı seslendiren ve kamerayı kullanan (ben J) kişi de dahil görünen görünmeyen tüm ekibin ismi rolleriyle birlikte akar. Belki sonunda –son yazısının altına- yapmak istediğim işe dair motivasyonumu belirttiğim kısa bir cümle –içime sinen bir tane bulursam- ekleyebilirim.

Film Bütçesi/Kaynaklar

Filmmor Kadın Kooperatifi’nden kamera ve kurgu desteği alıyorum, ekipman için bütçe ayırmam gerekmeyecek.

Kasetler: <15tl

Yol masrafları: -Sarıyer’e gidip çekim mekanı arayacağım, burada çekmeye karar verirsem- <50>

Takvim

18 Ekim 2010

Taslak senaryonun hazırlanması

Oyuncuların belirlenmesi

25 Ekim 2010

Oyuncularla buluşma/çalışma

Senaryo ikinci taslak

Deneme çekimleri

Dekor ve aksesuar listesi hazırlama, eksiklerin tamamlanması

1 Kasım 2010

Çekimlerin başlangıcı

Müzisyenlerle buluşma

8 Kasım 2010

Çekimler devam

22 Kasım 2010

Yapım sonrası organizasyonu (gösterimini nasıl yapacağımı planlamak)

Çekimler bitiş

29 Kasım 2010

Deşifrasyon

Kaset aktarması (?)

6 Aralık 2010

Kaba kurgunun hazırlanması

13 Aralık 2010

İlk kurgu

20 Aralık 2010

İkinci kurgu

Son halinin sunumu

27 Aralık 2010

Son kurgu

14 Ekim 2010 Perşembe

türkiye sineması tarihi, çalışmamın omurgası

Türkiye sineması tarihi hakkında kitaplar

“Türkiye sineması tarihi yazılırken kullanılan dönemlendirme ve sınıflandırma metotları” diye özetleyebileceğim çalışmamda şu an kaynak tarama aşamasında bulunuyorum. Aslında bu Cuma kitaplardan çıkardığım notları sırasıyla yazıp önüme koymak (ve size göndermek) vardı, fakat kitapların içinde boğulduğum için yapamadım.

Kitapları inceledim, özellikle Can Hoca’nın verdiği Film History: Theory and Practise kitabı çok yardımcı oldu. Kitap sinema tarihi yazılırken kullanılan metotlar üzerine bir kaynak kitap. Yani tam da benim yapmak istediğim şey. Bu kitapta dünyadaki sinema tarihi çalışmaları üzerinden analizler yapılmış. Oradaki çalışmaları size özet geçmek istiyordum ama dediğim gibi yetişmedi.

Projemi dört aşamaya bölmeyi düşünüyorum. Türkiye sinema tarihi incelemesini

1. Kronoloji, dökümanasyon

2. Endüstri

3. Estetik

4. Yeni yaklaşımlar

Diye dört parçaya ayırmanın mantıklı olacağını düşünüyorum. Her ne kadar şimdiye kadar bahsettiğim çalışmalar karmaşık olsa da, bu tarz bir bölümlendirmenin yararlı olacağını düşündüm.

1. 1. Kronoloji çalışmalarında, nijat özön’ün (türk sineması kronolojisi), burçak evren’in (benzer isimli kitap) çalışmalarını inceleyeceğim. Dökümantasyonda, agah özgüç ve giovanni scognamillo’nu kitaplarına başvuracağım. Bunun dışında rakım çalapala’yla başlayan sinema tarihçiliği geleneğimizdeki beli uğrak noktalarına da değinmek istiyorum.

2. 2. Endüstri kısmında, tecimsel anlamda türk sinemasının seyrine bakmak istiyoum. Yine scognamillo’nun çalışmaları, ve bunun dışında yazılmış birçok eleştirel makalenin çalışmama katkı sağlayacağını umuyorum. “Türk sinemasının endüstrileşmesi gerek” lafının dillerden düşmediği bir dönemde, endüstri üzeirne edilen kelamların incelenmesi gerek.

3. 3. Estetik kısmı doğal olarak en uzunu olacak. Nijat özön’in sınıflandırması, tür sineması, auteur sineması, toplumsal etmenler, star sineması gibi temalar bu bölümün konusu olacak.

4. 4.Özellikle 90 sonrası akademisyenlerin de işe el atmasıyla yükselen sinema yazınının geçirdiği değişim öne çıkacak bu bölümde.

Pazartesi gününe, daha detaylı, kitaptan notlarla hazırlanmış bir çalışmayla karşınıza geleceğim.